Kamu Diplomasisi

Bir zamanlar sık sık rastlanan bir görüntüydü: Avrupa Birliği nezdinde ya da ABD Kongresi’nde Türkiye ile ilgili önemli bir karar alınması ya da oylama yapılması gündemdeyse, kritik tarihten hemen önce Brüksel ya da Washington’a uçaklar dolusu bürokrat, akademisyen, işadamı ve gazeteci götürülür; bu heyetin dar zamanda cansiperâne bir kampanya yürüterek Türkiye lehine bir karar kopartması beklenirdi.

Bu “yumurta kapıya gelince” kampanyalarını basın, “Avrupa’ya çıkartma” tarzında başlıklarla sunar; netice olumluysa tutturulan yöntemin iyi olduğuna kanaat getirilir; eğer olumsuzsa, olay yabancıların Türkiye hakkındaki önyargılarına bağlanıp mesele kapatılırdı. Bu arada söz konusu kalabalık heyet gene uçakları doldurur, bir dahaki kritik tarihte tekrar yollara dökülmek üzere ülkeye geri dönerdi.

Neyse ki zamanla yabancı ülkelerdeki karar alıcıları etkilemek için daha kalıcı sonuçlar veren yöntemlerin var olduğu fark edildi ve bu “imaj yaratma” süreci biraz olsun rasyonelleşti. Bu yöntemler arasında en sık gündeme gelen ise, hedef kitlesi yabancı halklar olan kamu diplomasisi oldu.

Konunun uzmanlarından Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Gaye Aslı Sancar’ın tanımıyla kamu diplomasisi, “devletlerin uluslararası halkla ilişkiler faaliyetleri” olarak özetlenebilir. Sancar’ın editörlüğünü üstlendiği ve kısa bir süre önce yayınlanan “Kamu Diplomasisinde Yeni Yaklaşımlar ve Örnekler” isimli çalışma da bu alanda önemli bir kaynak.

Kamu diplomasisi geleneksel diplomasiden farklı olarak, bir devletin yabancı bir ülkenin insanlarıyla doğrudan ilişki kurması sürecini ifade ediyor. Yani diplomatik ilişkileri kurgular ve yürütürken sadece yabancı hükümetlerin değil, o ülkelerdeki medyanın, düşünce kuruluşlarının, üniversitelerin, sanat ve spor dünyasının da dikkate alınması gerektiği anlamına geliyor. Yabancı ülkelerin halklarıyla doğrudan temas kurmak ise elbette sadece diplomatların görevi değil. Dolayısıyla kamu diplomasisi çok farklı kesimleri seferber etmeyi gerektiren karmaşık bir faaliyet.

Demokratik ülkelerle ilişkiler söz konusu olduğunda, o ülkelerin kamuoylarını etkilemeden ya da kendi lehine bir kamuoyu oluşturmadan üst düzey siyasi ilişkileri pürüzsüz yürütme imkanı bulunmuyor. Yani diplomatik eylemden sonuç almak için, her şeyden önce hedef ülkenin kamuoyu nezdinde girişimlerde bulunmak kaçınılmaz.

Özgür bir siyasal ortamın bulunduğu ülkelerde, seçimle işbaşına gelen siyasetçilerin seçmenin tasvip etmediği bir dış politika davranışını uzun süre devam ettirmeleri zaten mümkün değil. Bu durumda kapalı kapılar ardındaki görüşmelerle yetinme ya da “çıkarlarımız bunu gerektiriyor” deyip geçme imkanı sınırlı.

İşte bu nedenle diplomatik faaliyet yürütürken yabancı kamuoylarına derdinizi anlatmak; o ülkelerin halkları nezdinde saygınlık ve güven hisleri uyandırmak şart. Herkesin her şeyden anında haberdar olduğu günümüz iletişim ve haberleşme ortamında, bu tür hislerin somut karşılığı olmayan demode propaganda faaliyetleri ile sağlanamayacağı açık.

Yabancı kamuoylarını olumlu yönde etkilemek için, hedef toplumların değer yargılarının, önceliklerinin ve dünyaya bakışlarının da farkında olmak; onlarla aynı dalga boyunda iletişim kurmak gerekiyor. Bunun ufku dar, içe kapanmacı anlayış ve söylemlerle başarılamayacağı ortada.

Bir ülke lehine dış dünyada kamuoyu oluşturmak, son tahlilde o ülkenin durumuyla yakından ilgili. Bir ülkenin imajı, her şeyden önce o ülkenin kendi içindeki gerçeklik sayesinde oluşuyor. Kamu diplomasisini etkin kullanabilmenin anahtarı da burada.

(15 Mayıs 2016)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s