Merkel ve AB’nin Geleceği

Almanya’da siyasetçiler yılda bir gün bir okula giderek Avrupa Birliği’nin mevcut durumu ve geleceği hakkında öğrencilerle sohbet eder. Böylelikle daha ergenlik çağındaki gençler, AB bütünleşmesinin ne anlama geldiğini, gelecekte alabileceği şekli ve AB’nin kendi hayatları ve gelecekleri için önemini birinci elden öğrenme ve tartışma imkânı bulurlar.

Bu çerçevede Şansölye Angela Merkel geçtiğimiz hafta Berlin’deki Fransız Lisesi’ni ziyaret etti. Seçilen okulun kimliği, AB bünyesindeki Fransız-Alman işbirliğinin hayati önemini hatırlatma amacı taşıyordu. Britanya’nın AB’de kalsak mı kalmasak mı diye referandum yapmaya hazırlandığı bir dönemde, Fransız-Alman işbirliğini vurgulamak tercih edilmişti.

Liseli öğrenciler, Merkel’i karşılarında bulmuşken ona Avrupa’daki aşırı sağın yükselişi, AB bütünleşmesinin geleceği, Avrupa değerlerinin savunulması, terörle mücadele, enerji güvenliği, diplomaların denklik sorunu, çevre sorunları, mülteci krizi ve Türkiye’nin AB’ye üyeliği gibi birçok farklı konuda sorular yönelttiler.

Angela Merkel ise yanıtlarıyla, AB’nin geleceği hakkında şimdiye kadar hiç olmadığı kadar ihtiyatlı bir tablo çizdi. Merkel elbette Avrupa bütünleşme tarihinden, Erasmus öğrenci değişim programından ve serbest dolaşım ilkesinden övgüyle söz etti. Bu arada, “kendi başarısızlıklarının faturasını Brüksel’e çıkartan” bazı Avrupalı siyasetçileri eleştirmeyi de unutmadı.

Ancak Merkel, AB’nin geleceğine dair soruları bir hayli olumsuz bir tavırla yanıtladı: Ortak eğitim politikası? “Öngörülebilir bir gelecekte değil”; AB’nin genişlemesi? “O konuda sorunlar var, mevcut işbirlikleri ve komşuluk politikası derinleştirilmeli”; ortak savunma? “Kolay değil, çünkü kimi AB üyeleri NATO üyesi, kimileri değil”; istihbarat işbirliği? “Karmaşık bir konu”; iş yasalarının uyumlaştırılması? “Üye ülkeler arasında büyük farklılıklar var”.

Mülteciler konusunda ise Angela Merkel, “tıpkı Euro’nun piyasaya sürüldüğü zamanki gibi bir sınavla karşı karşıyayız” dedi öğrencilere. “Dış dünya, AB’nin dayanıklılığını ve Schengen’i ayakta tutma kapasitesini test ediyor”. Bu konuda Merkel, “AB içindeki ulusal sınırlar kalıcı olarak yeniden kapanırsa, bu AB projesi için büyük bir gerileme sayılır” diye de özellikle vurguladı. Mültecilerin Almanya’ya kabulüyle ilgili ise “Fransa bizden daha fazla savunma harcaması yapıyor, biz ise daha fazla mülteci alıyoruz; yani herkes kendince AB’ye katkıda bulunuyor” diye ilginç bir görev paylaşımı ve dayanışma iması yaptı.

Hitap ettiği öğrencileri mültecilerle ilgilenmeye davet eden Merkel, “çoğu insan hiç görmediği mülteciler hakkında önyargılarla dolu, onlarla yüz yüze gelin ve tanışın” diye insani bir vurguda bulunmayı da ihmal etmedi.

AB’nin şimdiye kadarki başarılarını öven ve Avrupa bütünleşmesinin dünya barışı için önemini vurgulayan Merkel’in AB’nin geleceği hakkında umutlu değilmiş izlenimi veren yanıtları, aslında AB’nin içine düştüğü varoluşsal krizin bir yansıması.

Euro kriziyle hızlanan ve mülteci sorunuyla da tırmanan bu kriz, Avrupalıların ortak bir gelecek isteyip istemediği; istiyorlarsa da nasıl bir ortak gelecek hayal ettikleri konusundaki anlaşmazlıklarından kaynaklanıyor. Avrupa halkları nezdinde giderek derinleşen ve AB kurumlarının kendilerini temsil etmediği şeklindeki kanaat de, çözülmesi gereken önemli sorunlardan biri. Macaristan ya da Polonya’da olduğu gibi, kıtada sayısı giderek artan popülist hükümetler de bu fotoğrafa eklenmeli.

Bu haliyle AB’nin aday ülkelerde herhangi bir demokratikleşme ivmesi yaratmasını ise hiç beklememek lazım.

(8 Mayıs 2016)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s