Suudi Arabistan’da Yeni (?) Dönem

Mutlak monarşi ile yönetilen dünyanın sayılı ülkelerinden Suudi Arabistan’da Kral Abdullah’ın 10 yıllık saltanatın ardından 90 yaşında ölümü ve yerine 79 yaşındaki Prens Salman’ın geçişi, ülkenin iç ve dış politikasında ne gibi değişimler yaşanabileceğinin sorgulanmasına yol açtı. Britanya’dan Maldivler’e, Avustralya’dan Ürdün’e pek çok ülkede bayrakların yarıya indirilmesi ya da Fransa Cumhurbaşkanı’ndan ABD Başkanı’na pek çok önemli ismin Riyad’a taziye ziyaretine gidiyor olmaları, Suudi Arabistan’da neler olup bittiğinin uluslararası siyaset için taşıdığı önemi göstermeye yeterli.

Dünyadaki petrol rezervlerinin beşte birini elinde tutan ve tarihsel olarak ABD’nin yakın müttefiki olan Suudi Arabistan’ın, Mısır, İran, İsrail gibi bölgesel güçlerle sürdürdüğü ilişkiler bölgesel dengelerin ve dünya ekonomisinin kaderini doğrudan etkiliyor.

Ağabeyinin ölümü üzerine ülkenin yedinci kralı olarak tahta geçen Salman, ayağının tozuyla yaptığı ilk açıklamada hiçbir şeyin değişmeyeceğini ilan ederek müttefiklerine güvence verdi. Dünyanın en fazla konvansiyonel silah satın alan ülkesi olan Suudi Arabistan’ın vaktiyle Savunma Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Kral Salman, ülkenin dış politika ve güvenlik sorunlarına zaten fazlasıyla vâkıf.

İRAN’LA YUMUŞAMAYA KARŞI

Yeni kral mümkün oldukça değişime direnmeye kararlı olsa da, Suudi Arabistan’daki taht değişikliği, Suriye’deki iç savaş, Irak’taki istikrarsızlık, IŞİD tehdidi ve Yemen’deki kargaşa ortamında, İran’la nükleer müzakerelerin devam ettiği ve petrol fiyatlarının oldukça düşük düzeylerde seyrettiği hassas bir döneme denk geldi. Suudi Arabistan, WikiLeaks belgelerine yansıyan görüşmelerden de hatırlanacağı gibi, İran’a karşı Batı’nın sert politikalar takip etmesinden yana ve bu amaçla yakın müttefiki ABD’nin İran’la yakınlaşma girişimlerine de karşı çıkıyor.

Suudi Arabistan’ın Basra Körfezi kıyılarındaki vilayetlerinde Şii nüfusun yoğun olması, Riyad yönetiminin İran’a yönelik endişelerini artıran temel unsur. Suudi Arabistan, İran’ın bölgedeki etkisi artmasın diye Arap Baharı sırasında Şii çoğunluğun ayaklandığı Bahreyn’de iktidardaki Sünni hanedanı desteklemiş ve bu ülkeye askeri güç göndererek isyanı bastırmıştı.

Aynı şekilde, İran’la yakınlaşma ihtimali belirince Mısır’daki Müslüman Kardeşler rejimine olan desteğini çekmiş ve General Sisi’nin yönetimi ele geçirmesini sağlayan darbeyi desteklemişti.

‘ACİL MESELE’ YEMEN

Kral Salman’ın ele alması gereken en acil kriz ise, birkaç haftadır Yemen’de yaşananlar. Uluslararası kamuoyunun da desteğiyle bir geçiş dönemi hükümeti tarafından yönetilen Yemen, Arap Baharı’nı nispeten sıkıntısız atlatan bir ülke olarak görülüyordu.

Ancak şu sıralar Yemen, ülke nüfusunun üçte birini oluşturan ve Şiiliğin Zeydîlik koluna mensup bir azınlığın başını çektiği isyan sonucu hükümetin ve cumhurbaşkanının istifa ettiği, ancak istifaların meclis tarafından kabul edilmediği, kısaca ülkeyi kimin hangi yetkiyle yönettiğinin katiyen anlaşılmadığı bir kargaşa içine düşmüş durumda.

Bu arada Zeydî milisler de ülkenin başkentini ele geçirip egemenlikleri altındaki toprakları genişletmekle meşgul. Bu isyanın ardında İran’ın parmağı olduğunu düşünenlerin sayısı bir hayli fazla ve Suudi Arabistan zaten doğu ve kuzey sınırında Tahran’dan başlayıp Bağdat ve Şam üzerinden Lübnan’daki Hizbullah’a uzanan bir eksende Şii baskısını üzerinde hissederken, şimdi de güneyde Yemen’le kuşatılmak istemiyor. Bu gergin ortamda, Suudi Arabistan’ı İran’ın sisteme yeniden kazandırılma sürecinde “arıza çıkarmamaya” ikna etmek ise ABD’ye düşüyor. 

(25 Ocak 2015)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s