Charlie Hebdo mizah dergisine ve Paris’in yakın banliyölerinden Vincennes’deki koşer ürünler satan markete yönelik kanlı saldırılar, geçen pazar günü Paris sokaklarında tarihi bir yürüyüşle protesto edildi. Eyleme halk katılımı rekor düzeydeydi, ayrıca çok sayıda yabancı devlet ve hükümet başkanı yürüyüşe katılmak için Paris’e akın etti.
Bu “resmî katılımcılar” arasında en dikkat çeken isimlerden biri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu oldu. Yürüyüşün ardından Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile birlikte Paris Büyük Sinagogu’nda düzenlenen ve Vincennes’deki market baskınında ölen 2’si Fransız, biri Tunus, biri de Tunus-Cezayir çifte vatandaşı 4 Yahudi için düzenlenen anma törenine katılan Netanyahu, saldırıya uğrayan markete de bir ziyarette bulundu ve ailelerin isteği üzerine Kudüs’teki Zeytindağı’na defnedilmek için İsrail’e nakledilen cenazelere eşlik etti.
Netanyahu, 2012 yılında Toulouse şehrindeki Yahudi okuluna karşı gerçekleştirilen saldırı ertesinde de Fransa’ya gelmiş ve bu saldırının dört kurbanı için düzenlenen anma törenlerine katılmıştı. Tıpkı o zaman olduğu gibi, şimdi de Netanyahu’nun yaptığı bazı açıklamalar ise Fransız yetkililerin tepkisini çekti. Özellikle Fransa Yahudilerine hitaben yaptığı İsrail’e göç edin çağrısı, Fransa Başbakanı Manuel Valls tarafından, “Yahudiler olmadan Fransa, Fransa değildir” diye yanıt buldu. Aynı şekilde Netanyahu’nun, Yahudi karşıtı eylemlere karşı yeterli tedbirlerin alınmadığını iddia etmesi de pek hoş karşılanmadı.
Fransa’daki Yahudiler arasında tedirginliğin giderek artmakta olduğu ya da radikal İslamcı terörün öncelikli hedefleri arasında kendilerinin yer aldığını düşündükleri bir sır değil. Bu tedirginlik, İsrail’e yönelik göç (aliya) eğilimini de artırıyor. 2013 yılında Fransa’yı terk ederek İsrail’e yerleşenlerin sayısı 3300 kişiyken, 2014’te bu rakam 7000’e ulaştı ve Fransa, İsrail’e en çok Yahudi göçmen gönderen ülke oldu. İsrail’e göçü organize eden İsrail hükümet kuruluşu Yahudi Ajansı, Vincennes saldırısından bu yana Fransa’dan gelen telefonların üç kat, bilgilendirme toplantılarına kaydolanların sayısının ise on kat arttığını ifade ediyor. Göçten sorumlu bakan Sofa Landver de, 2015’te Fransa’dan en az 10 bin göçmen bekledikleri açıklamasını yaptı.
Her ne kadar Fransa Yahudi toplumu liderlerinden Joel Mergui, “Yahudiler korktukları için değil, kalplerinin çağrısına uyarak tercih yapmalılar” dese de, 2014 yılı içinde, bir önceki yıla göre yüzde 91 daha fazla Yahudi karşıtı saldırıyla karşılaşan bir toplumun korkuya kapılması şaşırtıcı değil. Geçen perşembe günü Belçika’da gerçekleştirilen anti-terör operasyonunun ertesi günü ülkedeki Yahudi okullarının tedbir amacıyla eğitime bir gün ara vermeleri, tedirginliğin sadece Fransa’ya özgü olmadığını da gösteriyor.
Binyamin Netanyahu’nun Avrupa’daki Yahudi düşmanı saldırılarla bu denli yakından ilgilenmesi ve tüm programını alt üst edip anma törenlerine koşması ise sadece insanî sebeplere dayanmıyor. Mart ayında yapılacak olan genel seçim için kampanya yürütmekte olan Netanyahu, giderek sağa kaymakta olan İsrail seçmeninin, ayrıca seçimden sonra birlikte koalisyon kurma hesapları yaptığı milliyetçi ve dinci partilerin hassasiyetlerini de böylelikle dikkate almış oluyor. Netanyahu’nun meseleyi bu denli sahiplenmesinin Avrupalı Yahudilerin güvenliğine gerçekten katkıda bulunup bulunmadığı ise, tartışmaya açık.
(18 Ocak 2015)