Süveyş Kanalı’nın hemen yanına inşa edilen ikinci kanalın açılış töreni, projenin gerçekleştirilmesi emrini vermiş olan Mısır Devlet Başkanı Muhammed el-Sissi tarafından bir milli gurur ve kişisel prestij meselesi haline getirildi.
Tarih boyunca pek çok lider, varlığını tarihe kazımak istercesine bu tür büyük projelere girişmiştir. Sissi de muhtemelen benzer bir dürtüyle bundan 12 ay önce yeni Süveyş Kanalı’nın inşa edilmesi talimatını vermişti.
Süveyş Kanalı’nı kullanan gemilerden elde edilen geçiş ücreti yılda 5 milyar dolar ve bu para Mısır bütçesinin önemli bir gelir kaynağı. Sissi yönetimi, 8,2 milyar dolara mal olan yeni kanal sayesinde bu gelirin önümüzdeki on yıl içinde üç katına çıkacağını iddia ediyor. Pek çok uzman ise dünya deniz ticaretinin yüzde yedisinin Süveyş Kanalı’ndan yapıldığını ve bu oranın önümüzdeki dönemde artması için de belirgin bir neden olmadığını söyleyerek, bu iddianın tamamen hayal ürünü olduğu kanaatini dile getiriyor.
İşin ekonomik boyutu tartışıladursun, Mısır yönetimi yeni kanala verdiği önemi göstermek için açılış töreninin yapılacağı günü ülkede resmi tatil ilan etti. Dost ülkelerin yöneticileri de bu törene davet edildiler. Körfez ülkelerinin hükümdarları, Rusya Başbakanı Medvedev, Yunanistan’dan Başbakan Çipras davete icabet edenler arasındaydı. Törenin “onur konuğu” ise Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande oldu.
Hollande’ın gördüğü ayrıcalıklı muamelenin resmi gerekçesi “tarihi sebepler”di. Öyle ya, 1869’da açılan Süveyş Kanalı’nın inşa edilmesi fikri Fransa’nın İskenderiye Başkonsolosu Ferdinand de Lesseps’den çıkmış, inşaat masraflarını da – kanalı işletme hakkı karşılığında – bu iş için kurulan bir Fransız şirketi üstlenmişti.
Kanalın o tarihteki açılışı da büyük olay olmuş, o zamanki Fransa İmparatoru III. Napoléon’un eşi İmparatoriçe Eugénie törene bizzat katılmış; Giuseppe Verdi, Aida operasını bu vesileyle bestelemişti.
Fransa’nın Süveyş Kanalı’yla olan bağları 1956 yılında Nasır’ın bir savaşa da yol açan millileştirme hamlesine dek devam etti. Gerçi İngilizler o zamana kadar kanal şirketinin hisselerinin büyük bir kısmını ele geçirip Fransızların etkisini zaten önemli ölçüde azaltmışlardı. Balfour Deklarasyonu’nun ilanından Kıbrıs politikasına kadar, Britanya’nın Doğu Akdeniz’de izlediği siyasetin en önemli amacının Süveyş Kanalı’nın (ve dolayısıyla Mısır’ın) rakip güçlerin doğrudan ya da dolaylı denetimine geçmesini engellemek olduğu bilinen bir gerçek.
Günümüze dönersek, Sissi’nin Hollande’a onur konuğu muamelesi yapması tarihi bir vefa duygusundan ziyade elbette güncel sebeplere dayanıyor. Temmuz 2013’te bir darbeyle iktidara gelen General Sissi’yle yakın ilişkiler kuran Hollande, sık sık bu ülkedeki insan hakları ihlallerini görmezden gelmekle itham ediliyor. Fransız yetkililer “kamuoyu önünde kriz çıkartmayı değil, baş başa görüşmelerde dostça uyarmayı tercih ediyoruz,” deseler de, o görüşmelerde önemli silah satış sözleşmelerinin imzalandığını da akılda tutmakta yarar var.
Sissi yönetimi, Fransa’dan şimdiye kadar 24 Rafale savaş uçağı ve bir fırkateyn satın almış durumda. Yeni kanalın açılış töreninde bu uçakları ve gemiyi de kullanan Mısır, Fransa’ya böylelikle bir kez daha teşekkür etmiş oldu.
Açılış genel olarak sorunsuz geçti, ama Mısır’da faaliyet gösteren bir Fransız petrol şirketinin Hırvat çalışanının tam da törenin gerçekleştirildiği gün kaçırılmış olması da olumsuz bir işaret olarak bir kenara kaydedildi.
Kaçırma eyleminin IŞİD’e bağlı radikal İslamcı gruplar tarafından üstlenilmiş olması da doğrusu pek kimseyi şaşırtmadı.
(9 Ağustos 2015)