Taliban’la Konuşmak

Ülkenin Sovyet işgaline uğramasından beri, yani yaklaşık kırk yıldır, Afganistan daimi bir savaş ortamında bulunuyor. 1990’lı yıllardan itibaren önemli bir güç haline gelen, hatta bir ara ülkenin geniş bir kısmına hâkim olan Taliban da süregiden bu savaş ortamının önemli bir aktörü.

11 Eylül 2001 terör saldırılarının ardından, El Kaide örgütü ve onun lideri Bin Ladin’e sahip çıktığı ve lojistik destek sağladığı gerekçesiyle ABD, Taliban’ı da düşman ilan etmişti. NATO şemsiyesi altında düzenlenen bir operasyonla da bu örgüt nispeten çabuk bir biçimde, daha 2001 yılı sona ermeden Afganistan’ın önemli merkezlerinden sökülüp atılmış, Taliban’ın artık can çekişmekte olduğu söylenir olmuştu. Bu arada Afganistan, uluslararası toplumun gözetimi altında yeniden yapılandırılmaya başlanmıştı.

Fakat olaylar o kadar da tekdüze bir seyir izlemedi. Taliban zamanla toparlanmayı başardı ve  ABD önderliğindeki koalisyon güçleriyle, ayrıca uluslararası toplumun desteğine sahip yeni Afganistan yönetimiyle mücadeleye devam etti.

Askeri yöntemlerle bir türlü başa çıkılamayan Taliban ile eninde sonunda müzakere etmek gerekeceği ortadaydı. Nitekim hem Afganistan yönetiminin, hem de uluslararası koalisyonun terörist olarak tanımladığı bu örgütle görüşmelerin yapılmakta olduğu, bu yılın Temmuz ayı başında Pakistan’da gerçekleştirilen bir zirve vesilesiyle uluslararası kamuoyuna duyuruldu. Pakistan’ın arabuluculuğunda Afganistan yönetimi ile Taliban arasında gerçekleştirilen bu buluşmaya ABD ve Çin de gözlemci gönderdi ve böylelikle – aslında gizli olarak çoktan başlamış olan- bu müzakereleri desteklediklerini ilan etmiş oldular.

Taliban’ın bir numaralı ismi olarak bilinen Molla Ömer’in meğer iki yıl önce ölmüş olduğu da, bu müzakerelerin yarattığı hava içinde açıklanıverdi. Bu açıklamanın örgüt içinde yarattığı karışıklık nedeniyle geçen Cuma yapılması gereken müzakere oturumu ertelendi, ancak bu sadece kısa süreli bir aksama.

Yürütülen görüşmelere “barış süreci” demek ise şimdilik biraz zor; zira sahada çatışmalar devam ediyor ve bir ateşkes bile ilan edilmiş değil. Ayrıca Taliban ile Afganistan yönetiminin karşılıklı taleplerinin şu an için uzlaşmaz olduğu söyleniyor. Yine de ortada ABD’nin de devamını desteklediği  bir müzakere süreci mevcut.

“Keşke bu müzakereler için 14 yıl beklenmeseydi; böylelikle bunca zaman kaybedilmemiş olur, binlerce insanın hayatı da kurtulmuş olurdu” diyenler elbette var. Üstelik müzakereler Taliban’ın dağılma eşiğine geldiği dönemde hemen başlatılmış olsaydı, ABD ve müttefiklerinin çok daha avantajlı bir konumda masaya oturmuş olacakları da açık. Nitekim Afganistan’daki kargaşanın sırf askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini ABD’li yetkililerin 2001’den oldukça kısa bir süre sonra ifade etmeye başladıkları biliniyor.

Çözüm istiyorlarsa “düşman”la müzakere etmeleri gerektiğini içlerine sindirmeleri uzun sürmüştür belki de, kim bilir ?

ABD ve Afganistan yönetimlerinde Taliban’la bir an önce uzlaşmaya varma ve ülkeyi nispeten istikrara kavuşturma isteğinin son dönemde kabarmış olmasının önemli bir nedeni, IŞİD’in bölgeye sızmaya başlamış olması. Zaten karmaşık olan Afganistan denklemine bir de IŞİD’in dahil olmasını pek kimse göze alamıyor. Taliban da kendi saflarından bu örgüte katılımlar olduğunu görüyor ve bunun önünü kesmeye çabalıyor, zira Afganistan’daki etkisini başka hiçbir radikal İslamcı örgütle paylaşmaya niyeti yok.

Görülen o ki, Irak ve Suriye’deki varlığıyla yeni saflaşmalar yaratan ve önceden imkansız görülen bazı ittifaklara yol açan IŞİD’in değil varlığı, varolma ihtimali bile pek çok coğrafyada  oyunu değiştirmeye yetiyor.

(2 Ağustos 2015)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s