Sınır İhlalleri ve Güç Gösterisi

Sınır İhlalleri ve Güç Gösterisi

Geçen Şubat ayında Rus hava kuvvetlerine bağlı çok sayıda bombardıman uçağı Kuzey Avrupa’daki devletlerin hava sahalarının çok yakınından süzüldüler ve ardından Manş Denizi üzerinden uçuşlarına devam ettiler. Fransa ve Britanya hava kuvvetlerine bağlı jetler de, bölgenin sahipsiz olmadığını göstermek istercesine hemen havalanıp Rus uçaklarına eşlik ettiler. Sonuçta savaş uçakları arasında ciddi bir sürtüşme yaşanmadı, ama yine de ilgili ülkeler rahatsızlıklarını üst perdeden dile getirdiler. Örneğin Fransa Savunma Bakanı “Rus uçaklarının son zamanlarda sık sık bu tür uçuşlar gerçekleştirdiğini” açıklarken, Birleşik Krallık hükümeti de Rusya’nın giriştiği hava sahası tacizlerinin bir an önce durması gerektiğini duyurdu.

Bir başka önemli sınır ihlali tartışması ise Ekim ayında Çin Denizi’nde yaşandı. ABD’ye ait bir savaş gemisi Çin’in üzerinde hak iddia ettiği bir adanın çok yakınında, yani bu ülkenin kendi karasuları olarak ilan ettiği bir bölgede seyredince Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi hemen gazetecilerin karşısına çıktı. “ABD’yi gereksiz sorunlar yaratmadan önce iki defa düşünmeye davet ediyoruz” diyen bakanın açıklaması, iki ülke arasındaki ilişkilerde son zamanlarda nadiren görülen sertlikte bir tepkiydi.

Bu tür ihlallerin ya da ihlal iddialarının her şeyden önce siyasal mesajlar taşıdığını akıldan çıkarmamak gerekiyor. Yoksa günümüzün gelişmiş teknolojik imkanları göz önünde tutulduğunda, bir savaş uçağının ya da gemisinin tamamen bir hata sonucu başka bir ülkenin karasularını ya da hava sahasını ihlal etme ihtimali bir hayli düşük. O yüzden hata mıydı, kasıt mıydı tartışmalarını bir kenara bırakıp, bu tür ihlaller ve ihlal iddiaları üzerine inşa edilen siyasete bakmak daha faydalı.

Savaş uçaklarını ya da gemilerini diğer devletlerin hakimiyet alanlarının çok yakınına, hatta bu alanların içine yollamak farklı beklentilerden kaynaklanabilir. Bu tür faaliyetlerin amaçlarından biri, karşı tarafın ve müttefiklerinin siyasal tepkilerini ölçmek; ayrıca karşı tarafa ait askeri mekanizmaların tepki hızını tespit etmek olabilir. 2014’ün Ekim ayında Rusya bir denizaltısını İsveç açıklarına gönderdiğinde büyük ihtimalle en çok öğrenmek istediği şey NATO üyesi olmayan, ancak Baltık Denizi’nin çıkışını tutmuş bu ülkenin ne hızla ve ne şekilde tepki geliştirdiğini görmekti.

İkincisi, eğer ihlaller belirli bir bölgede süreklilik arz ediyorsa, o bölge üzerinde hak iddia etmek ya da karşı tarafın hak iddialarının tanınmadığını göstermek de amaçlanıyor olabilir. Yukarıdaki Çin-Amerika örneğinde olduğu ya da Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’nde ve üstündeki hava sahasında sık sık yaşandığı gibi.

Son iki yılda, yani Ukrayna krizi çıkalı beri, Rus askeri unsurlarının farklı NATO ülkelerinin hava ve deniz sınırlarında dolanıp durması, Rusya’nın hem küresel güç mücadelesinde kendi etki alanını sağlama alma kaygısını yansıtıyor, hem de “karşı taraf” olarak gördüğü NATO’nun kendi içinde kenetlenmesini sağlıyor. NATO üyelerinin safları sıkılaştırmasından ABD de herhalde çok mutsuz olmuyordur.

Aslına bakılırsa hemen her hafta Çin helikopterleri Hindistan hava sahasını ihlal ediyor, Rus hava kuvvetleri NATO ülkelerinin ve zaman zaman Japonya’nın hava sahasını taciz ediyor, çeşitli ülkelerin denizaltıları sık sık bulunmamaları gereken yerlerde birden bire ortaya çıkıyor. Bu tür faaliyetlerin amacı savaş çıkartmak değil. Ancak kısa ya da uzun vadeli, irili ufaklı krizler çıkartmanın amaçlandığı kesin.

Elbette önemli olan kriz çıkartmak değil, çıkartılan krizi yönetebilmek.

(6 Aralık 2015)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s