Wikileaks sitesinin başrolünü oynadığı istihbarat skandalından bu yana, dünya basını hangi ülkenin hangi müttefik ülke liderini nasıl dinlediğine dair haberlerle dolu. Esas olarak ABD’yi işaret eden dinleme skandalları, bu ülkenin Avrupalı ortaklarıyla, özellikle de Almanya’yla arasını bozmuş durumda. Son olarak, dinleme konularında uzmanlaşmış olan Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA)’nın Fransa’da Cumhurbaşkanlığı ikametgahı olan Elysée Sarayı’nı, ayrıca Millet Meclisi ve İçişleri Bakanlığı gibi hassas devlet kurumlarını da dinlediği ortaya çıktı.
ABD’nin Elysée Sarayı’nı dinlediği 2006-2012 arası, Jacques Chirac’ın cumhurbaşkanlığının son, François Hollande’ın cumhurbaşkanlığının ise ilk birkaç ayını kapsıyor olsa da, esas olarak Nicolas Sarkozy dönemine denk geliyor. ABD’ye en yakın Fransız cumhurbaşkanlarından biri olan, hatta ülkeyi kırk küsur yıldır kopuk olduğu NATO’nun askeri kanadına döndüren Sarkozy’yi ABD’nin neden dinleme ihtiyacı duyduğu ayrı bir tartışma konusu. Belki de Washington, gerçekten dost olup olmadığından emin olmak için Sarkozy’yi yakın takibe almıştır.
Bu haberlerin ardından geçen hafta Fransız basınına sızdırılan bir başka haber ise tam bir rövanş havası estirdi. Anlaşılan o ki, Fransa’nın istihbarat kuruluşu DGSE de uluslararası telefon görüşmelerini dinleyecek bir sistem geliştirmiş. 2008 yılında Sarkozy tarafından kurulması talimatı verilen bu sistem sayesinde Fransa dost ve müttefik ülkelerin konuşmalarına kulak kabartmış ve bu iş için her yıl 700 milyon Euro para harcamış. Haberlerde bu kadar para harcanarak tam olarak hangi şahısların dinlendiği ya da nelerin duyulduğu ise açıklanmamış. Muhtemelen Fransa bunları açıklamadan önce kendisi hakkında ne tür belgelerin ortaya saçılacağını beklemeyi tercih ediyor.
İddialara göre Fransız istihbaratı, Avrupa çıkışlı ve ABD’ye, Hindistan’a, Güneydoğu Asya’ya ve Batı Afrika’ya yönelik telefon konuşmalarını dinlemiş; nedense Avrupalıların Ortadoğu’yla, Rusya ya da Çin’le neler konuştuklarını pek merak etmemiş. Gerçi haberler doğruysa, bu dinleme sistemi 2010 yılında Nicolas Sarkozy ile David Cameron arasında imzalanan gizli bir anlaşma sayesinde Britanya’nın kurduğu dinleme sistemiyle de birleştirilmiş. Belki iki ülkenin istihbarat birimleri bir iş bölümü yapmış, Britanya’nın payına da yerkürenin geri kalanı düşmüştür.
İki müttefik ülkenin bu türden bir istihbarat işbirliğine girişmelerinde bir tuhaflık yok. Tuhaflık, Britanya’nın adının NSA dinlemelerinde bu kez Fransa’ya karşı ABD’yle işbirliği yaptığı şeklinde geçiyor olması. Wikileaks belgelerine göre 2002 yılından beri Fransa aleyhinde ekonomik casusluk faaliyetlerine girişen NSA, edindiği verileri Britanya’yla da paylaşmış. Bu ekonomik dinleme faaliyetinin ağlarına, Fransa’nın Maliye, Hazine ve Ticaret Bakanları, ayrıca AB bünyesinde ticaret politikasıyla ilgilenen Fransız yetkililer takılmış. Uluslararası piyasalarda 200 milyon doları aşan değerde sözleşme imzalayan tüm Fransız şirketlerinin üst düzey yöneticileri de dinlenmiş ve edinilen veriler yine Britanya’ya aktarılmış.
Karşılıklı dinlemeler Avrupa Birliği ile ABD arasında şu sıralar yürütülmekte olan serbest ticaret bölgesi anlaşması müzakarelerini, David Cameron hükümetinin 2017’ye kadar düzenleme sözü verdiği AB referandumu etrafındaki pazarlıkları, Fransa-Britanya ilişkilerini nasıl etkiler tahmin etmek zor. Ancak yaptığı iltica başvurusu Fransa tarafından resmen reddedilen Wikileaks’in kurucusu Julian Assage’ın durumu gösteriyor ki, devletler kirli çamaşırlarının bu derece ortaya dökülmüş olmasından hiç ama hiç memnun değiller.
(5 Temmuz 2015)