Bir panzehir olarak Onur Haftası

Suriye ve Irak’ta giderek sıkıştırıldığı söylenen IŞİD, hedef aldığı toplumların dokusunu eylemleriyle örselemeye devam ediyor. Atlantik’in iki yakasında geçen hafta gerçekleştirilen iki terör eylemi, IŞİD ve benzeri örgütlerin toplumsal barışın temeline nasıl dinamit koymakta olduğunu bir kez daha gösterdi.

Fransa’da gerçekleştirilen terör saldırısı bir polis memurunu hedef aldığı için doğrudan Fransız devletine yönelik bir eylem olarak yorumlanabilir. Orlando saldırısı ise bir gece kulübünde eğlenmekte olan sivilleri cinsel tercihleri nedeniyle hedef alan, yani terörizmle nefret suçu arasında köprü kuran bir eylem oldu.

Her iki eylemi gerçekleştiren militanlar da artık alıştığımız bir profile sahip. Fransa’da bir polis ve eşini evlerinde öldüren eylemci, Kuzey Afrika kökenli ve Fransa’da doğup büyümüş bir Fransız vatandaşı. Gençliğinde adî suçlara karışmış, hapse girmiş, orada dindarlaşıp radikalleşmiş, Ortadoğu’ya cihatçı yollayan şebekelerle temasa girmiş, bir ara istihbaratın takip ağına yakalanmış, ancak aleyhinde önemli bir bulgu olmadığından “sıradan” yaşamına devam edebilmiş. Derken bir gün harekete geçme kararı almış.

Orlando saldırısını gerçekleştiren militana gelince: ABD’de doğup büyümüş bir ABD vatandaşı, ama ailesi Afganistan göçmeni. Daha önce hacca gitmiş ve kurduğu bazı bağlantılar nedeniyle FBI’ın takibine takılmış. Ancak onun da üzerine fazla gidilmemiş. Derken o da bir gün harekete geçmeye karar vermiş.

Fransa’daki eylemin en çarpıcı yanı, teröristin önceden tespit ettiği bir evin kapısına bıçakla dayanmış olması. Yani kitlesel bir katliam ya da intihar bombası eylemi söz konusu değil. Saldırı, “evlerinizde bile güvende değilsiniz” mesajını vermek üzere kurgulanmış gibi. Saldırganın cinayeti videoya çekmesi; kayda aldığı konuşmasında da futbol şampiyonası sırasında “Fransa’nın bir mezarlığa döneceğini” iddia etmesi durumun vahametini arttırıyor.

ABD’nin Florida Eyaleti’ndeki Orlando şehrinde eşcinsellerin gittiği bir barda gerçekleştirilen eylem de insanın kanını donduran tarzda. Pulse isimli kulübe dans edip eğlenmek niyetiyle giden silahsız, sivil 50 insan, evlerine bir daha hiç dönemediler. Bu gece kulübünün adı artık ABD’nin en kanlı katliamının adresi olarak hatırlanacak.

Orlando saldırısı, bireysel silahlanmanın denetlenmesi, öz nefret kaynaklı ruhsal sorunlar, homofobi, dinsel fanatizm ve terörizm gibi pek çok alt başlık altında tartışıldı. Ayrıca saldırının gerçekleştiği Florida eyaleti, ABD başkanlık seçimleri için kritik önemde. Dolayısıyla “ibre Donald Trump lehine döner mi?”  tartışması da eksik olmadı.

Elbette böylesi koşullar altında öldürülmüş bireyler üzerinden “siyaseten kimin işine yarar” diye tartışmak ahlak dışı bulunabilir, ama bundan kaçmak da pek mümkün olamıyor.

IŞİD’in fazla vakit geçmeden üstlendiği bu katliam, LGBTİ+ bireyler için çok önemli olan onur yürüyüşlerinin gerçekleştirildiği bir döneme denk geldi.

Orlando saldırısı, hayat tarzları ne olursa olsun bireylerin özgür bir toplumda eşit derecede saygı ve değeri hak ettikleri fikrine yönelik de bir saldırı. Başka bir deyişle, Batı’nın çoğulcu ve bireysel özgürlüklere dayanan toplumsal düzenini doğrudan hedef alıyor.

Fransa, Florida ya da başka yerlerde gerçekleştirilen ve Işid’e atfedilen eylemlerin yapılış tarzı ve seçilen hedefler, toplumlardaki farklı kesimleri birbirine şüpheyle bakan, birbirinden endişe ya da nefret eden bir ruh haline sürükleyecek yapıda. Yani bunlar toplumların kimyasını bozacak türde eylemler.

Bu saldırıların arkasında kim var, hangi güçler destekliyor, tüm bu olup bitenler kimin işine yarıyor, hangi devletlerarası şemaya denk düşüyor tartışmaları başka bir konu.

Toplumsal fay hatlarını çok iyi tespit eden ve mevcut çatlakları derin yarılmalara dönüştürmeye çalışan bu tarz terör örgütlerinin altlarındaki zeminin nasıl çekileceği ise temel mesele. Orlando katliamının ardından, örneğin Türkiye’deki sosyal medyada yazılıp çizilenlere şöyle bir göz atmak bu konuda fazla iyimser olmaya imkân vermiyor.

Daha fazla özgürlük ve çoğulculuk bu puslu ortamın tek panzehiri. Zehirden beslenenler de işte bu yüzden önce çoğulculuğu boğmaya çalışıyor.

Onur Haftası – her şeye rağmen — kutlu olsun.

(19 Haziran 2016)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s