Hemen her ülkenin askeri harcamaları son yıllarda düzenli olarak artıyor. Örneğin 2015 yılında 1,6 trilyon dolar olarak hesaplanan dünyadaki toplam askeri harcamalar, bir önceki yıla göre yüzde bir oranında yükselmiş durumda.
Bu genel artış dışında, hangi ülkenin silahlanmaya ne kadar para ayırdığı ve kimden silah satın aldığı gibi veriler hem işbirliği zincirlerini farketmemizi, hem de gelecekte yaşanabilecek gerginlikler konusunda tahminlerde bulunmamızı sağlıyor.
Uzun zamandır olduğu gibi, ABD askeri harcamaları en yüksek olan ülke. Her yıl 600 milyar dolarlık savunma harcaması yapan ABD’yi diğer ülkelerin yakalaması da çok zor; zira ikinci sıradaki Çin’in askeri bütçesi 215 milyar dolar düzeyinde. Yine de ABD’nin askeri harcamaları 2015’te bir önceki yıla göre yüzde 2,5 gerilemiş vaziyette. Birkaç yıldır gözlemlenen bu düşüş eğilimi, Başkan Obama’nın mümkün olduğu kadar ABD’yi doğrudan çatışmalara ya da masraflı ve geniş kapsamlı askeri operasyonlara sokmama kararıyla yakından ilgili.
Çin’in askeri harcamaları ise her sene kayda değer biçimde yükseliyor. Son on yılda bu ülkenin savunma bütçesi yüzde 130 artmış. Doğu Asya’daki güç dengelerini önemli ölçüde etkileyen bu harcamalar, bölgede giderek artan gerginlik düşünüldüğünde kaygı verici. Zira Doğu Çin Denizi’ndeki paylaşım kavgasının dünyanın başına büyük bir bela açmadan nasıl çözümleneceği, önümüzdeki dönemin en kritik konularından biri. Bölgedeki diğer ülkelerden Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Vietnam’ın askeri harcamaları da yıldan yıla katlanarak artıyor.
Çin’e benzer biçimde askeri harcamaları hızla artan bir başka ülke ise Suudi Arabistan. Bu ülkenin savunma bütçesi son on yılda yüzde 97 artarak 87 milyar dolara ulaştı. Bir yandan ülke içinde rejimin devamlılığını sağlama kaygısı, diğer taraftan bölgesel düzlemde İran’la yaşanan soğuk savaş, bu ülkenin askeri harcamalarının temel gerekçesini oluşturuyor. Yemen’de sürmekte olan müdahale de bu artışın bir diğer sebebi.
Suudi Arabistan’ın askeri harcamaları, özellikle de silahlanmaya ayırdığı para, bu ülkeye silah satan ülkelerde zaman zaman tartışma yaratıyor. Geçen sene İsveç’in yeni hükümeti, insan hakları karnesi herkesin malumu olan bu ülkeyle askeri işbirliğini askıya almıştı. Kanada hükümeti ise Suudi Arabistan’a yeni bir silah satış sözleşmesini geçtiğimiz günlerde onayladı. Başbakan Trudeau bu yüzden muhalefetin yoğun eleştirisi altında.
Bir zamanların süper gücü Sovyetler Birliği’nin mirasçısı olan Rusya ise, dünyadaki toplam askeri harcamalarda dördüncü sırada. Yine de bu harcamalar son on yılda yüzde 90 artış gösterdi. Savunma bütçesi 66 milyar dolar düzeyindeki Rusya’nın özellikle Ukrayna ve Suriye krizlerine müdahil olması, son iki yıldaki artışın temel gerekçesi. Putin’in iktidara gelişiyle başlayan ve 2008 Gürcistan Savaşı’ndan bu yana belirginleşen Rusya’nın dünya siyasetinde yeniden ağırlık kazanma arayışı bu ülkenin askeri harcamalarındaki artışı açıklıyor.
Birleşik Krallık ve Fransa hariç tutulursa Avrupa ülkeleri askeri harcamalar konusunda bir hayli geriden geliyor. Yine de uluslararası terörizmle mücadele ve Rusya’yla gerginlik ortamında, AB üyelerinin de askeri bütçeleri artıyor. Artış oranının en yüksek olduğu ülkeler ise “Rus tehdidini” üzerlerinde en çok hisseden Polonya, Letonya ve Litvanya.
Listenin başlarında yer almasa bile, Türkiye de yıllık 15 milyar dolar harcamayla savunmaya en çok kaynak ayıran ülkelerden biri.
Tabii her harcamanın bir kazananı da var. Örneğin silah satışlarında başı ABD, Çin ve Rusya çekiyor.
Tiyatronun meşhur bir kuralı, “sahnede silah göründüyse oyun sona ermeden mutlaka patlar” der. Jeopolitik fay hatlarında bunca enerji birikmişken askeri harcamaların giderek artıyor oluşu bu sebeple gözden kaçırılmamalı.
(17 Nisan 2016)