AB ve İstihbarat İşbirliği

Avrupa Birliği bir yandan mülteci krizi, öte yandan Birleşik Krallık’ın AB’den çıkıp çıkmama tartışması derken, oldukça sarsıntılı bir dönemden geçiyor. Öyle ki, Avrupa bütünleşmesinin en önemli boyutlarından biri olan serbest dolaşım ilkesi bile tartışmaya açılmış ve kimi AB ülkeleri sınır kontrollerini yeniden tesis etmiş durumda.

Son olarak Fransa, Britanya’ya gitme umuduyla oraya yığılan mültecilerden “kurtulmak” için Calais’deki mülteci kampını kapatma kararını açıklayınca, Belçika hükümeti “hepsi buraya gelecek” korkusuna kapıldı ve bir gece vakti yüzlerde polis görevlendirerek Fransa sınırında pasaport kontrolü ve araç aramalarına başladı.

Bu görüntüye rağmen Avrupa ülkeleri kimi alanlarda işbirliğini derinleştirmekten de vazgeçmiş değiller. Bu konudaki temel motivasyon ise terör korkusu. Hatırlanacağı gibi Kasım’daki Paris saldırıları ardından Fransa ile Belçika arasında çıkan güvenlik açığı ve istihbarat zaafı tartışması tam bir krize dönüşmüştü. Bunun üzerine Avrupa Komisyonu istihbarat işbirliğinin önemini vurgulamış ve bir tür Avrupa CIA’inin kurulması gerektiğini söylemişti.

Terörist faaliyet yürüten kişi ve örgütlerin genellikle uluslararası düzlemde çalıştıkları düşünülürse neden böyle bir girişime ihtiyaç duyulduğunu anlamak zor değil. Anlaşılması zor olan bu işbirliğinin şimdiye kadar neden gerçekleştirilmemiş olduğu. Gerçi Europol bünyesinde istihbarat paylaşımı amaçlı bir birim mevcut, ama demek ki yeterince etkin çalışmıyor.

Ulusal güvenlik konularında oldukça hassas olan Avrupa ülkeleri, “Avrupa İstihbarat Örgütü” gibi bir yapı oluşturmaya Avrupa Komisyonu’nun önerisine rağmen pek de sıcak bakmadılar. Onun yerine, geçen hafta alınan bir kararla, 1 Temmuz 2016’da faaliyete geçmek üzere AB’nin 28 üyesi ve İsviçre’nin katkıda bulunacağı istihbarat paylaşımı esaslı sanal bir platform kurma girişimi başlattılar.

AB yetkilileri bu platformun özellikle “yabancı militanların hareketlerini takip etmek üzere” oluşturulduğunu belirtiyor. Bu durumda, örneğin IŞİD saflarında çarpışmak üzere Fransa’dan, Belçika’dan, Hollanda’dan ya da Britanya’dan akın akın Suriye’ye giden ve bir kısmı da geri dönen AB vatandaşları bu izlemenin kapsamı dışında mı bırakılacak sorusu akla geliyor. Yoksa “yabacılardan kaynaklanan terör tehdidi” deyip aslında mültecilerin hareketlerini mi takip etmeyi planlıyorlar, bu da bir ihtimal.

Bu yeni istihbarat paylaşım platformunun temel özelliği AB bünyesinde değil, bağımsız bir kurum olarak yapılanacak olması. Platformun temel faaliyeti, şimdiye dek genellikle ikili düzlemde paylaşılan istihbarat bilgilerinin bir havuza aktarılarak ortak kullanıma açılması olacak.

Ortak tehditler ve işbirliği üzerine uzun nutuklar atılsa da, devletler ellerindeki bilgileri paylaşma konusunda pek de hevesli olmuyor. İstihbarat servislerinin de kaynaklarının ya da metotlarının ortaya çıkmasından pek hoşlanmadıkları aşikâr. İlgili devletlerin ellerindeki bilginin ne kadarını bu havuza aktaracaklarını denetlemenin imkânı da yok. Ortak havuzda biriken bilgilerin ne kadarını hangi AB ülkesi ne derece etkin olarak tarayabilecek, o da belirsiz.

İstihbarat paylaşımı her şeyden önce karşılıklı güvene dayanır. Mülteci krizinden ABD’yle ilişkilere, Ukrayna dosyasından Suriye iç savaşına, Rusya’ya karşı takınılacak tavırdan Türkiye’ye bakışa, pek çok hayati konuda anlaşamayan Avrupa Birliği üyelerinin bu platformu etkin olarak kullanmaları o kadar da kolay görünmüyor.

Uluslararası terör tehdidi, mülteciler, istihbarat paylaşımı derken, bir gün Türkiye’yle de  bir şeyler paylaşmayı düşünürler mi acaba diye sormamak da elde değil.

(28 Şubat 2016)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s